Bir yerlerde bir kadın yanağında soğuyan gözyaşları eşliğinde "sana olmayan özlem bir şeye benzemiyor" diyordu. Başka bir yerde bir adam "gözleri gözlerime değince su katılıyordu rakıya denizler açılıyordu önümde" diye anlatıyordu özlemini. Başka bir kadın yalnızlığıyla kareli battaniyesine sarılırken "bu özlemek ne pis bir şey ayakkabının altına yapışmış sakız gibi en sevdiğin ayakkabı hem de" diye düşünüp buruk bir şekilde gülümsüyordu. Çok uzaklarda başka bir adam "özlemek mi ona benzeyen her şiire sarılasım geliyor" diyordu. Hiç bilmediğimiz yerlerde bir kadın "özlemek ölmekten sadece iki harf fazla be çocuk" diye fısıldıyordu kendi yalnızlığının bile duyamayacağı bir tonda. Azı çoğu yoktu işte özlemenin her türlüsü ağırdı. Özlemek sadece sevgiliye duyulan özlem değildi ki yağmur yağdıktan sonraki toprak kokusunu da özlerdi insan, çocukken kıymetini bilmediği oyuncaklarını da, düştüğünde dizinin kanamasını bile özlerdi. Özlerken burnunun direği sızlardı insanın öperken koklayarak öptüğü için. Hani bazen deriz ya içimde kötü bir his var diye belkide özlemektir o belkide özlemenin acemisi olduğundan kötü bir his derdi insan. Bazen bir gülüşü özler insan bazen bir kokuyu bazen bir sureti ama en acısı herşeyini unuturda tek kokusu kalır ya aklında işte o zaman anlar özlemenin acımasız bir yokluk olduğunu. Sanırım tüm mucizeler biz özlemeyi bıraktığımız anda gerçekleşecek
Özlem
Bir yerlerde bir kadın yanağında soğuyan gözyaşları eşliğinde "sana olmayan özlem bir şeye benzemiyor" diyordu. Başka bir yerde bir adam "gözleri gözlerime değince su katılıyordu rakıya denizler açılıyordu önümde" diye anlatıyordu özlemini. Başka bir kadın yalnızlığıyla kareli battaniyesine sarılırken "bu özlemek ne pis bir şey ayakkabının altına yapışmış sakız gibi en sevdiğin ayakkabı hem de" diye düşünüp buruk bir şekilde gülümsüyordu. Çok uzaklarda başka bir adam "özlemek mi ona benzeyen her şiire sarılasım geliyor" diyordu. Hiç bilmediğimiz yerlerde bir kadın "özlemek ölmekten sadece iki harf fazla be çocuk" diye fısıldıyordu kendi yalnızlığının bile duyamayacağı bir tonda. Azı çoğu yoktu işte özlemenin her türlüsü ağırdı. Özlemek sadece sevgiliye duyulan özlem değildi ki yağmur yağdıktan sonraki toprak kokusunu da özlerdi insan, çocukken kıymetini bilmediği oyuncaklarını da, düştüğünde dizinin kanamasını bile özlerdi. Özlerken burnunun direği sızlardı insanın öperken koklayarak öptüğü için. Hani bazen deriz ya içimde kötü bir his var diye belkide özlemektir o belkide özlemenin acemisi olduğundan kötü bir his derdi insan. Bazen bir gülüşü özler insan bazen bir kokuyu bazen bir sureti ama en acısı herşeyini unuturda tek kokusu kalır ya aklında işte o zaman anlar özlemenin acımasız bir yokluk olduğunu. Sanırım tüm mucizeler biz özlemeyi bıraktığımız anda gerçekleşecek
Yorum Gönder