Karalayanlar

Son Yayınlar




Biri olmak lazım bence en azından biri için. Siz o biri için hala nasıl bir değeriniz olduğunu bilmiyorsanız en iyi yoldur unutmak. İstemeye istemeye unutmak hemde. Her gece şarkıların sizi ağlayarak uyutup sabah uyanmayı istemeyecek kadar üzücü duruma getirmesidir unutmak. Unutmak acıdır ama hiçbir acı sonsuz değildir üflersin geçer bazılarına biraz daha çok üflemen gerekir sadece, hepsi bu. Unutmak aşkınızın küçüklüğünden değil çaresizliğinizin büyüklüğündendir. Unutmak maviyi kaybetmek gibi bence hemde en sevdiğin tonunu. Unutursun, önce yüzünü sonra gülüşünü, ses tonunu, ellerini, onunla yaptığın tüm çocuklukları, yan koltuğunda kafanı onun omzuna yaslayarak yaptığın uzun seyahati, anlamsız şeylere saatlerce güldüğünüzü, neleri sevdiğini, sinirlendiğinde susuşunu, güldüğünde çukurlaşan yanaklarını ve en acısı kokusunu. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var, unutmak diye bir şey yok belkide bu bizim yalanımız. Kendimizi kandırmak için söylediğimiz. Ama ne demiş Nazım Hikmet gitmek sadece bir eylemdir unutmak ise kocaman bir devrim...



Bazı insanlar vardır toplumun bir parçası değildir onlar. Müziğin sesini duymayanlar, deli zanneder onları. Tekdüze yaşamayı sevmezler herkesleşmiş hayalleri yoktur mesela. Tek amaçları yüksek okullar bitirip ev, araba sahibi olmak degildir.  Hayata hep farklı bir açıdan tutunur o insanlar. Eline aldıkları fotoğraf makinesinin objektifi bile farklıdır, başka bir açıdan görürler dünyayı. Çoğu insanın göremediği incelikleri farkeder o insanlar. Sıradan olmayı sevmezler. Düzgün bir işi, bir evliliği, çocukları olmasını değilde bir karavanla evini tüm dünyaya taşımak isterler mesela. O insanlar çayı kaç şekerle içtiğinizi bilmekten ziyade açık çay içerler hep bardağın diğer tarafından sizi görebilmek için. Müziğin ritminden çok sözleriyle ilgilenirler mesela. Bir şarkı onları alıp çok uzak bir yerlere götürmüyorsa o şarkı olmamış demektir. Onca yanlışın içinde doğru olmaktan da yorulurlar bazen. Bulundukları yeri sorgulayıp mutsuz da olurlar. Yaptıkları şeyin toplum tarafından onaylanmasıyla da pek ilgilenmezler. Bende o insanlardan biriyim ve sizinle yaşamayı öğrenemediğimden kafamı hissetmiyorum...






Bir yerlerde bir kadın yanağında soğuyan gözyaşları eşliğinde "sana olmayan özlem bir şeye benzemiyor" diyordu. Başka bir yerde bir adam "gözleri gözlerime değince su katılıyordu rakıya denizler açılıyordu önümde" diye anlatıyordu özlemini. Başka bir kadın yalnızlığıyla kareli battaniyesine sarılırken "bu özlemek ne pis bir şey ayakkabının altına yapışmış sakız gibi en sevdiğin ayakkabı hem de" diye düşünüp buruk bir şekilde gülümsüyordu. Çok uzaklarda başka bir adam "özlemek mi ona benzeyen her şiire sarılasım geliyor" diyordu. Hiç bilmediğimiz yerlerde bir kadın "özlemek ölmekten sadece iki harf fazla be çocuk" diye fısıldıyordu kendi yalnızlığının bile duyamayacağı bir tonda. Azı çoğu yoktu işte özlemenin her türlüsü ağırdı. Özlemek sadece sevgiliye duyulan özlem değildi ki yağmur yağdıktan sonraki toprak kokusunu da özlerdi insan, çocukken kıymetini bilmediği oyuncaklarını da, düştüğünde dizinin kanamasını bile özlerdi. Özlerken burnunun direği sızlardı insanın öperken koklayarak öptüğü için. Hani bazen deriz ya içimde kötü bir his var diye belkide özlemektir o belkide özlemenin acemisi olduğundan kötü bir his derdi insan. Bazen bir gülüşü özler insan bazen bir kokuyu bazen bir sureti ama en acısı herşeyini unuturda tek kokusu kalır ya aklında işte o zaman anlar özlemenin acımasız bir yokluk olduğunu. Sanırım tüm mucizeler biz özlemeyi bıraktığımız anda gerçekleşecek

Belki bilenleriniz vardır Turgut Uyar'ın göğe bakma durağı şiirini. Bu şiirin bendeki yeri çok özeldir. Gittiğim her şehirde bir göğe bakma durağım var benim. Bazen bişeyler olur ve birilerine anlatmanız gerekir ben bu güne kadar beni çok iyi dinleyen birini tanımadım o yüzden tüm mutluluğumu, hüznümü göğe anlattım. O durakta herkes otobüs beklerken ben durup öylece göğe bakardım. Hatta bazen kafayı bununla bozup finalleri bırak göğe bakalım hatta okulu bırak göğe bakalım dediğim arkadaşlarım oldu. Sonucunda bana anlamsızca bakan iki çift gözle karşılaştım. Belki size de saçma gelicek ama benim kendi içimde çok derin bir dünyam var. Bazen o durağa gidip gece yıldızları izlediğim de olmuştur benim. Bazen saatlerce durup göğe bakarak konuştuğum zamanlarda. 




Göğe Bakma Durağı


İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım

Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından

Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından

Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar

Şu aranıp duran korkak ellerimi tut

Bu evleri atla bu evleri de bunları da

Göğe bakalım



Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım

İnecek var deriz otobüs durur ineriz

Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya

Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum

Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun

Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam

Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım

Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda

Beni bırak göğe bakalım



Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım

Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum

Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor

Seni aldım bu sunturlu yere getirdim

Sayısız penceren vardı bir bir kapattım

Bana dönesin diye bir bir kapattım

Şimdi otobüs gelir biner gideriz

Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin

Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

Durma kendini hatırlat

Durma göğe bakalım



Turgut Uyar



Eğer yürüdüğün yolda engeller yoksa o yol seni bir yere götürmez.

Bazı insanlarla yüzleşmek zordur, haksız çıkarsın. Çünkü onların galip gelecekleri ikinci bir yüzleri daha vardır.

Akıllı adam aklını kullanır. Daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır.

Ne istersen yapabilirim gibi geliyor bana, çünkü istediğim hiçbir şey yok artık.

Hayvanlar benim arkadaşlarım ve ben arkadaşlarımı yiyemem.

Bir kadın, bir koca buluncaya kadar geleceği konusunda endişelidir. Bir erkek ise ancak bir kadınla evlendikten sonra geleceği konusunda endişelenmeye başlar.

Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif almayı değerli kılan.

Dünyada iki tane trajedi vardır. Biri kalbinizdeki tutkuyu yitirmek, diğeri ise kaybettiğiniz tutkuyu geri kazanmaktır.

Bazı insanlar, bazen insanlar.

Bir dindarın bir şüpheciye göre daha mutlu olmasının, sarhoş bir kişinin ayık bir kişiye göre daha mutlu olmasından farkı yoktur.

Köle gibi eğitilenler, köle gibi yönetilebilirler ancak.

Birisi olacaksa; geçmişimi merak ederek değil, geleceğimi hayal ederek gelsin! Korkaklarla yürüdüğüm yolda, tek kalmaktan yoruldum.

Bize bir kaç deli gerek, şu akıllıların yol açtığı duruma bak!

İşleyebileceğiniz en büyük günah, başkasından nefret etmek değil, ona kayıtsız kalmaktır. İnsanlık dışı olmanın özü nefret değil kayıtsızlıktır.

Suskunluk, aşağılamanın en iyi anlatım biçimidir.

Kaplan adamı öldürmek isterse adı vahşilik, adam kaplanı öldürmek isterse adı spor olur. Suç ile adalet arasındaki fark da bundan büyük değildir.

Çıplak bedenler bizi şaşırtmıyor artık, çıplak beyinlerdir varlığına dayanamadığımız.



Bir kez kalp kırıldı mı, geriye dönüş yoktur bunun. Hiçbir şeye aldırmaz olursunuz. Mutluluğun sonu, huzurun başlangıcıdır bu.

Kanat aç sen kalbim, kanat aç engine. Aşkın bir yük oldu, düşemedin dengine.

Gelecekte doktorların hastalarına yazacakları reçete, Müslümanların kıldığı namaz ve tuttuğu oruç olacaktır.

İlk aşkımız biraz sersemlikle bir hayli meraktan ibarettir.

Yaşlandığımız için oyun oynamayı bırakmayız, oyun oynamayı bıraktığımız için yaşlanırız.

Tecrübelerimizle biliyoruz ki; kimse tecrübelerden ders almıyor.

Yirmisinde komünist olmayanın kalbi, kırkında hala komünist olanın aklı yoktur.

Tecrübe, insanların hatalarına verdikleri isimdir.

Müşkülün müşkül üstüne, problemin problem üzerine yığıldığı günümüzde, bütün problemleri bir kahve içme rahatlığında çözen Hz. Muhammed’e, beşeriyetin çok ihtiyacı vardır.

Bilgi paraya benzer, kazandıkça tutkuya dönüşür, ancak bu iyi bir tutkudur.

Dertli olmanın sırrı, dertli olup olmadığımızı düşünecek kadar boş vakte sahip olmamızdır.

Para açlığı giderir, mutsuzluğu değil, yemek mideyi doyurur, ruhu değil.

Sözünüz senediniz kadar sağlam olamaz; çünkü belleğiniz hiçbir zaman onurunuz kadar güvenilir olamaz.

Benim şaka tarzım doğruyu söylemektir. Doğru dünyadaki en komik şakadır.

Hatalarla dolu bir hayat, hiçbir şey yapmadan geçirilen bir hayattan daha onurludur.

Kendi dilini bilmeyen başka dil öğrenemez.

Sorun çaresizlik değil, isteksizlik. İsteksiziz, çünkü çocuklukta bize uygulanan ilk şey, içimizdeki isteği öldürmektir.

Kahramanca can vermek yeteneksiz kişilerin ünlü olabildikleri tek yoldur.

Attığınız tokada karşılık vermeyen kişiden sakının: o hem sizi bağışlamaz hem de kendinizi bağışlamanıza olanak bırakmaz.

Beğenmediğiniz bir şeyi alkışlamak, yalan söylemenin birçok çeşidinden biridir.

Evlilik, pencere kapalıyken asla uyuyamayan bir erkekle, pencere açıkken asla uyuyamayan bir kadın arasındaki ittifaktır.

Biz iki hırsız arasında kendimizi ifade ederiz. Düne ait üzüntüler ve yarına ait korkular.

Diş ağrısı çekenler dişleri sağlam olanları; yoksulluk çekenler de parası çok olanları mutlu sanırlar.

Sessizliğe inananlardan yanayım; bu konuda saatlerce konuşabilirim.

Gençken yaptığım on şeyden dokuzunun başarısızlıkla sonuçlandığını gördüm. Başarısız olmak istemiyordum onun için ben de on kat daha fazla çalıştım.

Gerçek şu: özgürüm, sağlıklıyım, mutluyum ve patlıyorum sıkıntıdan!

İnsanlar kendi durumlarıyla ilgili olarak her zaman koşulları suçlar. Ben koşullara inanmam. Bu dünyada yol alan kişiler, ayağa kalkıp istedikleri koşulları arayan ve bulamadıklarında yaratan insanlardır.

Yanlışlık fare deliğinden geçer, doğruluk kapılardan sığmaz.

Ölümü ortadan kaldırırsanız, doğum gereğini de ortadan kaldırırsınız: üremeyi sürdürürseniz, çocuklara yer açmak için sonunda yaşlıları öldürmek zorunda kalırsınız.

İnançlı birinin inançsız birinden daha mutlu olduğu fikri, sarhoş birinin ayıktan daha mutlu olduğunu iddia etmek gibidir.

Hayatta saadeti yapan şeyler çok küçük parçalardır. Bir iyilik, bir gülümseme, tatlı bir bakış, iyi bir dilek. Aslında mutlu olanlar, bu küçük şeylerin huzuruna varmış olanlardır.

Demokrasi, hak ettiğimizden daha iyi yönetilmeyeceğimizi garanti eden bir sistemdir.

İnsanların ölmesiyle yaşamın gülünçlüğü nasıl değişmezse, insanların gülmesiyle de yaşamın ciddiliği değişmez.

Akılsızın biri, ülkesinin en akıllı insanını aşabilir. Bunu yapmaya can atar hatta.

Gencim ben. Yaşamımda bir şeyler olmasını öylesine istiyorum ki. Onların yaşına gelince hiçbir olaya karışmadan yaşamak isteyeceğimi söylüyorlar. Onların yaşında değilim ki ben.

Savaşları kazanabilir, kentleri zapt edebilirsiniz ama ulusları fethedemezsiniz. Hala anlamadınız mı bunu?

Bütün zekâmı, yeteneğimi, şöhretimi, eserlerimi akşam eve zamanında gelip gelmeyeceğimi merak eden bir kadın için feda edebilirim!

Siz var olan şeyleri görür ve şöyle dersiniz: Neden? Oysa ben olmayan şeyleri hayal eder ve derim ki: Neden olmasın?

Yaptığınızı, bir başka budalanın, bunları sizden beklediğini düşündüğünüz için yapıyorsanız, onun sizden bunları beklemesi de, sizin onun bunları beklediğini umduğunuzu sandığından ileri geliyorsa, herkes istemediği bir şeyi yapıyor demektir. O zaman ortaya budalaca bir durum çıkar.

Çılgın mı doğmuştum, yoksa fazla mı akıllıydım bilmiyorum; benim dünyam yeryüzüne uygun değildi. Düş dünyasından çıkıp gerçeklerle karşılaşınca tedirgin oluyordum. Toplumun dışında, siyasetin dışında, sporun dışında, kilisenin dışındaydım. O günlerde, eğer öyle bir deyim bulunsaydı,” her şeyin dışındaki ” denebilirdi bana.

Dâhiler, içkiyi bir ilaç gibi kullanıp içe içe yaşamsal sermayelerini tüketebiliyorlar. Atatürk, bu yolla Türk uygarlığını kurtardı; ağzına bir damla içki koymayan Hitler ise Almanya’yı batırdı. Edmund Kean, Frederick Robson ve Charles Dickens, kızıştıran uyarıcılarla yaşamlarını sürdürebildiler. Bu onlara “olumsuzluk”. Denen en yüce profesyonel unu sağladı; ama hepsi altmışına varmadan öldüler.

'Hayat aslında bir okuldur.' Bu lafı herkes söyler. O çok bilenler özellikle. Bence hayat tek dersi olan bir okul diğer olaylar ise bu dersin bir alt sürümü gibi bir şey. ''Hayat aslında bir okuldur.' Bu lafı herkes söyler. O çok bilenler özellikle. Bence hayat tek dersi olan bir okul diğer olaylar ise bu dersin bir alt sürümü gibi bişey. 'İHANET' 

Bizler hep ihanete uğradık hayatımız boyunca ve her ihanete uğradığımızda da kendimizi suçladık. Her fırsatta bir rakı içtik. İnsanın en ağır ihanet sınavı şu sırayla gelişir. İlk ailesi tarafından ihanete uğrar. Anne baba ayrılır ya da büyük bir yalan. Ve bizler o küçük yaşlar da küçük beynimizde bunu büyültürüz. Zaten zor olan durumu kendimize daha da zorlaştırırız. Her zaman yalnız kaldığımızı düşünürüz. Ardından biri gelir ve ne yazık ki bir insandır. İnsanlar ihanet eder... Bu durum doğamız gereğimi var bilmiyorum ama böyle. Ardından o giden sevgilinin ardından bir kin bir nefret doğar ve intikam serüveni başlar. O sıra bir dost gelir halbü ki ne güzel insandır o dost sırtımızı sıvazlarken! İnsan hiçbir zaman onunda diğer insanlar gibi olacağını düşünmez ama ne yazık ki insandır o da! Ardından bu kin bütün insanlara döner ki asıl serüven burada başlar! Nedenini bilmiyorum ama sinirli ve kin tutan insanlar her zaman dikkat çekerler yalnız kişiler! Birden etrafı sahte dostlarla dolar hani o lafta yanınız da olanlardan var ya onlardan! Artık herşey için çok geçtir toplum içinde o bireyde bu dostlar içinde insan olmuştur ne yazık ki!

Ama ben çok şanslıyım ailem tarafından bu denli bir ihanete uğramadım ve benim dostlarım hep o sonradan insan olmuş bireylerlerden oluştu! Tabi bu durum biraz zaman aldı o sıra ben de bir çok insan tanıdım ama dediğim gibi herşey için çok geçti artık! İhanetlerin ve bizi bu yaşama sürükleyen sürüden intikam alma vakti gelmişti!' 




Bizler hep ihanete uğradık hayatımız boyunca ve her ihanete uğradığımızda da kendimizi suçladık. Her fırsatta bir rakı içtik. İnsanın en ağır ihanet sınavı şu sırayla gelişir. İlk ailesi tarafından ihanete uğrar. Anne baba ayrılır ya da büyük bir yalan. Ve bizler o küçük yaşlar da küçük beynimizde bunu büyültürüz. Zaten zor olan durumu kendimize daha da zorlaştırırız. Her zaman yalnız kaldığımızı düşünürüz. Ardından biri gelir ve ne yazık ki bir insandır. İnsanlar ihanet eder... Bu durum doğamız gereğimi var bilmiyorum ama böyle. Ardından o giden sevgilinin ardından bir kin bir nefret doğar ve intikam serüveni başlar. O sıra bir dost gelir halbuki ne güzel insandır o dost sırtımızı sıvazlarken! İnsan hiçbir zaman onunda diğer insanlar gibi olacağını düşünmez ama ne yazık ki insandır o da! Ardından bu kin bütün insanlara döner ki asıl serüven burada başlar! Nedenini bilmiyorum ama sinirli ve kin tutan insanlar her zaman dikkat çekerler yalnız kişiler! Birden etrafı sahte dostlarla dolar hani o lafta yanınız da olanlardan var ya onlardan! Artık her şey için çok geçtir toplum içinde o bireyde bu dostlar içinde insan olmuştur ne yazık ki!



Ama ben çok şanslıyım ailem tarafından bu denli bir ihanete uğramadım ve benim dostlarım hep o sonradan insan olmuş bireylerlerden oluştu! Tabi bu durum biraz zaman aldı o sıra ben de bir çok insan tanıdım ama dediğim gibi her şey için çok geçti artık! İhanetlerin ve bizi bu yaşama sürükleyen sürüden intikam alma vakti gelmişti!



İhtimal vermezdim o sokaklarda mutlu adımlar atacagıma 
Sanki cennetteydim onunla dolaşırken sahil kenarında 
Tek dileğim vardı zaman dursun derdim o anda 
Ahh işte gel görki hayat bi kez daha yendi bizi 
Nasılda güzeldi o güneşin batışı vapur sesleri  ve martı çığlıkları  
Bilirim kim sevmezki zaten böyle akşamları 
Unutursun herşeyi bi anda alır büyüsü altına
Lakin geç bozulur büyüsü bak sersemim hala

Saflığım doruklardaydı sadece mutluydum ve sürekli gülüyordum
En azından öyle olduğumu düşünüyordum çünkü mutluluğa acemiydim 
Nolcak şimdi diyordum sonu ne yani bu böyle gidecek mi  ?
İşte şimdi anladım sadece fazla fazla kaptırmışım kendimi 

Sevemedim o şehri beni üzceğini hissetmiştim sanki
Eksikte olsa anılarım kaldı orda , kalsında
Vedalaşırken gözleri kal dercesine bakıyordu bana
Madem büyüksün İstanbul bizi ayırmasana 
İnceden sessizlik oldu şehir bile susmuştu o anda 
Yorgun olduğumu  hissettim birden aniden yıkılırcasına
O zaman anladım bu hikayemde buraya kadarmış aslında  
Rıhtımımdan bir gemi daha kalkıp gitti  sonsuzluğa 
Uzattım biliyorum 
Madem öyle son sözümü söylüyorum. İSTANBUL SENİ SEVMİYORUM  




Karalayanlar

Karalayanlar Karalayanlar burada Karalayanlar burda

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Tema resimleri sndr tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript KapalıSiteyi görüntülemekte sorun yaşamamak için lütfen javascript aktif edin.